27 Haziran 2007 Çarşamba

İstanbul Gezmeleri

Haftasonu İstanbul'daydım ve bu şehre her gittiğimde yaşadığım hayranlığı bir kere daha yaşadım. Bu arada Bolu Tunelinin açılmasından sonra Varan'ın non-stop seferi ile yol 4.5 saat sürdü. Ben de saat ikide Ankara'dan çıktığım için güzel ama fazla sıcak bir akşamüzerinde İstanbul'a vardım.


Önce sabahtan İstanbul'a gelip hararetli iş görüşmelerinde olan Seçkin'le buluşup, bir akşam yemeği ile İstanbul gezilerine başladık. Daha sonra Geleneksel Bebek Şenliği var diye ve Ali Ha ve bir arkadaşı -Hande- ile buluşmaya Bebek tarafına gittik. Bebek Şenliği denen aktivite biz gittiğimizde küçük yazlık bir kasabanın çarşısı havasındaydı. Burdan sonra da Taksim tarafına yöneldik. Önce "Dirty" adlı "club"vari bir yere gittik. Kapıda girerken görevlilerden biri diğerine "içeride yer var mı, alabiliyor muyuz?" gibisinden bir soru sorunca haklı olarak kalabalık bir mekan bulmayı beklerken, içeri ilk girenler olduğumuzu fark etmemiz çok sürmedi. Mekandan daha sonra geri gelmek üzere çıktık. İstiklal caddesi civarında bol miktarda yere girip çıktıktan sonra en son Leb-i Derya'da oturup bir mojito içebildik. Sonra tekrar "Dirty" denen yere gidip bu sefer de gereksiz bir kalabalık ve bi de birbirine çok yakın dans eden bir kaç bey ile karşılaştık. Gece Bambi'den kaşarlı dürüm dönerle bitti ama bir ASPAVA lezzetinden çok uzaktı. İstanbul'un bu konuda ciddi bir eksikliği olduğu kesin. Eve dönerken de taksicinin oldukça ilginç konulardan bahsetti ama en güzeli zamanında 700 lirayla bir arkadaşıyla gittikleri pavyonda, hesaptan sonra geriye 1 milyonlarının kalmadığı ve duruma kızan arkadaşın pavyonu yakamaya yeltendiği hikayeydi.

Cumartesi gününe yine Bebek'te "Mangerie" de güzel bir kahvaltıyla başladık. Kahvaltı gerçekten çok başarılıydı ama menemen biraz fazla sosyetikleştirilmiş, normalde bir menemende olmayacak baharatlarla servis edilmişti. Bebek'de sahilde biraz gezintiden sonra vapurla Kanlıca'ya geçiş ve pudra şekerli Kanlıca Yoğurdu... Akşam Tuna'nın doğumgünü için "Litera" diye bir yere gittik. İstiklal'de bir teras katına yapılmış ve oldukça güzel bir yer, fakat ilginç müzik seçimleri vardı. Önce türkçe canlı müzik, sonrasında Serdar Ortaç'tan tut adını bilmediğim yine benzer yabancı parçalar. Yani müzik biraz daha iyi olsa çok daha iyi bir yer olabilirdi. Burdan sonra da karaokeye. Seçkin'den muhteşem bir "Copacabana" icrası. Sonra da Daft Punk konserınden çıkan Ali Ha ve kuzeni ile kısa bir buluşma sonrasında yine taksici hikayeleri eşliğinde dönüş...

Her İstanbul gezim gibi, yeme-içme bu gezide de en önemli yerlerden birini tutyodu. Pazar sabahına da Yeniköy'deki Emek Kafe'de yine lüks sıfatını hak eden bir kahvaltı ile başladık. Kahvaltı sırasında fotograf makinasında şarj da bittiği için bundan sonra anlatıcaklarımda maalesef belgeler olmayacak. Zaten gezimizin sonrasıda da yine kültür ve gastronomi turizmi şeklinde devam etti.

Dönüş için de bu sefer değişik bir yol izledik ve yataklı tren bileti aldık. Seçkin'le Galata Köprüsünün ordan vapurla Haydarpaşa'ya geçip trenimize bindik. Trende de hem yemekli vagon teknolojisini görmek hem de rahat bir uyku uyumak için birer dubleden sonra bir İstanbul gezmesi daha bitmişti. -Bu arada yataklı tren gayet konforlu ve temiz. Ertesi gün işe gitmek için ideal.-

Bu gezide emeği geçen, Ankara'da olduğu için bize katılamasada evinde bize lojistik destek sağlayan Yezid'e, İstanbul gezilerimizde rehberlik ve eşlik eden Ali Ha'ya ve kuzeni Aylin'e ve en başında İstanbul gezisi organize etme konusunda Sçkiin tupraama teşekkürler.

1 yorum:

Diyavol dedi ki...

Yine bekleriz, her zaman bekleriz.